20 Şubat 2012 Pazartesi

Haftasonu

Haftasonu gene yiyemediğim bir tatlı yaptım gelen arkadaşlara. Tiramisu. Tadına bile bakamadım. Umarım güzel olmuştur.


Pazar günü Bibi'nin maçı olunca ev bana kaldı. Ben de bir sürü yemek yaptım deep freeze'e kaldırmak için. Yaklaşık 2 haftalık stoğum var evde. Arada alışverişe çıktım. Mahalleyi keşfettim. Gerçekten çok sevdiğim bir mahallede oturuyorum. Herşey elimin altında ve yürüme mesafesinde. Bir baharatçıdan ev yapımı biber salça bulmuş olmam beni sevindirken, açık olan kırtasiyeye girince gördüğün arı maya silgi ise beni mest etti. Kokusu eskisi gibi değil. Kırtasiye de çok eskiydi zaten. İçerdeki kadın yığınlar arasında oturmuş, masraf olmasın diye elektrikleri bile yakmamıştı. Büyük ihtimalle silgi de eskilerden klamış ve kokusunu çoktan yitirmişti :)


Mim...

Yonca beni mimlemiş. İşte cevaplarım.

1. Ölmeden görmeyi istediğin bir ülke var mı? Neden orası?

Offff çok var aslında. Uçağa binmekten korkmasam keşke. Fas ve Paris en çok gitmek istediğim yerlerin başında geliyor.

2. Kış mı? Yaz mı?

Ne kış ne yaz. Bahar en sevdiğim. Ya çiçekler açsın ya da yapraklar dökülsün.

3. Hiç saçının tamamını boyattın mı? Pişman mısın?

Yıllardan beri boyatıyorum. Hiç pişman olmadım. Saçımın ne rengi ne de cinsi güzeldi çünkü. Bir de bir kaç senedir hayatıma girmiş olan beyaz saçlarım var.

4. Bloğumda en çok ne tarz konular görmek isterdin?

Aslına herşeyden yazıyorsun. Hepsi de hoşuma gidiyor. Ama görmek istemediğim konular var. Üzgün ve hayattan zevk almadığın zamanlar.

5. Yaptığın en çılgınca şey neydi?

Bungee Jumping yapmıştım gençken. şimdi olsa yanından geçmem.

6. En sevdiğin tatlı nedir?

Gebelik şekerine yakalanmış biri için sorulmayacak soru bu aslında ama hmmmm düşünüyorum tatlı konusunda hiç seçici olmadım. Ama sütlü nuriye diyeceğim bu soruya. Çok severim.

7. Hiç bıkmadan kullanabileceğin oje rengi?

Bordo

8. Hayvanları sever misin? Evde beslemeyi istedin mi hiç?

Hayvanları severim. Ama bakımı zor geliyor. O yüzden hep kolay bakımı olan hayvanları seçtim kendime. Muhabbet kuşu en iyisi...

9. Düzenli olarak takip ettiğin bir dergi var mı? Varsa hangisi?

Insytle Home, Evim ve sofra dergisi

10. Sence Türkiye'de en yaşanılası şehir neresi? Neden?

İzmir. Hem büyükşehir, hem kaçabileceğin çok yer var.Yazın tadında doyulmaz bence.

11. İnsanların sende gördüğü, dile getirdiği en iyi ve en kötü özelliğin nedir?

İyi huyum dürüstlüğüm olabilir, olmazsa olmaz arası pek yok. Kötü olan tarafım ise asabiyetim...Hemen parlamam.

17 Şubat 2012 Cuma

Mutluluğun fotoğrafı


Bugün gene başlayan kar ve kararan hava ile bunalan ruhumu bu resim iyileştirdi. Küçük kızın güzelliği, bakışlarındaki gerçek mutluluk, elinde yenmiş hamburgeriyle gerçekten mutluluğu ve huzuru yansıtıyor bence. Uzun bir süre bakakaldım fotoğrafa. Voyage zaten sevdiğim bir tesistir. Balayında Belek'teki tesislerine gitmiştik. Denizi çok kötüydü fakat diğer herşeyi mükemmeldi diyebilirim. Birden canım yaz, güneş, kum, deniz, sorgusuzca yemek içmek, tatil, voyage çekti. Belki yanımda bir kaç aylık bir bebekle kaçarım oralara belli mi olur :)

15 Şubat 2012 Çarşamba

Teşekkürler Lila Kutu

Bu kutu furyaları başladığında bende işin içine dahil oldum. İsmini vermek istemediğim (kaç tane var ki sanki) başka kutu ile başlayan aboneliğim, o kutudan memnun kalmayınca Lila Kutu'ya döndü. 2 aydır da kutularım düzenli olarak elime geçti ki içeriğinden gayet memnun kaldım ben. Üstelik eşantiyon tester hastası biri olarak bu kutular benim için bulunmaz hint kumaşıydı.

Ama ay başında doğum iznine ayrılıyorum artık. Kutular iş yerime geliyordu, bir de çocluk çocuk olunca bir süre bu işlere vakit ayıramayacağımı anlayınca aboneliğimi geçen ay iptal ettirdim. Ama şubat ayında kredi kartımdan kutu ücretinin çekildiğini görüp telefon açtım müşteri hizmetlerine. Derdimi anlattım, bu ayki de çekilsin ama önümüzdeki aylarda gelmesin dedim. Bir bayan araştıralım neden olduğunu dedi telefonumu aldı. Bir süre sonra muhasebeden biri aradı. Üyeliğimi iptal ettiğini fakat inceleyince daha evvelden anlaşılamayan bir şekilde kredi kartımdan ücretin 2 defa çekildiğini farkettiğini söyledi. Araştırıp size mail atacağım, kredi kartınıza da ücreti geri yatıracağız dedi.

Çooooooook şaşırdım. Ben farketmemişim çifte çekim olduğunu, şikayetim yok, üstünü örtmemişler, bi de telefonla arayıp durumu anlatıyorlar. Uzun zamandır gördüğüm en iyi hizmetti bu ve burdan kendilerine teşekkür ediyorum.

Bu arada Lila kutu aboneliği isterseniz eğer buraya buyrun. Her ay kapınıza çeşit çeşit ürünler gelsin. Kendine sürpriz yapmak gibi bişey bu :)

10 Şubat 2012 Cuma

Van Gogh Alive - Çerçevesi Olmayan Sergi



Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, 100’üncü kuruluş yıldönümünü, dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilen Van Gogh’un eserlerini bugüne kadar hiç deneyimlenmemiş yepyeni bir formatta sunan Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi ile kutluyor.

100. yılında yenilikçi bir projeye imza atan Abdi İbrahim’in önderliğinde Singapur’daki dünya prömiyerinin ardından ilk kez Türk sanatseverlerle buluşan, geleneksel sanat ve modern teknolojinin sentezlendiği Van GoghAlive, dahi ressamın en ünlü eserlerini 3,000’in üzerinde dijital imaj ile çerçevenin içinden çıkararak izleyicilerine klasik müze gezisinin çok ötesinde bir deneyim yaşatıyor.

Abdi İbrahim’in 100 yıllık bakış açısını yenilikçi çizgisiyle yansıtan Van GoghAlive, dev ekranlar, duvarlar, kolonlar, zemin ve hatta tavanı kaplayan 3000’den fazla dev boyuttaki Van Gogh görseliyle, ziyaretçilerine geleneksel müze ziyaretlerinde bildiklerini unutturarak sanatla olan bağlarını değiştiriyor. Van Gogh Alive, ışık, renk ve seslerin etkileyici uyumunu kullanarak duyuları uyarırken, bir serginin nasıl olabileceğine dair oluşan tüm düşüncelere meydan okuyor.

Grande Exhibitions Avustralya tarafından tasarlanan ve çerçevesi olmayan sergi Van GoghAlive’da, ünlü sanatçının 1880-1890 yılları arasındaki çalışmaları ve hayat deneyimlerinden oluşan coşkulu ve canlı detaylara sahip yapıtları; SENSORY4 teknolojisiyle donatılmış yüksek çözünürlüklü 40 projektör aracılığıyla dev ekranlara, duvarlara, kolonlara, zemine, tavana yansıtılıyor.

Sergi Pazartesi günleri hariç saat 11.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaretçilere açıktır. Bilet satışları Biletix ve Antrepo 3 gişelerinden yapılmaktadır.

14 Şubat Sevgililer Günü

14 Şubat Sevgililer Günü. Kimi sever kutlamayı kimi de çok tepkilidir böyle özel günlere. Para tuzağı olduğunu düşünenler çok, haksız da sayılmazlar. Bugünün önemini gözümüze kırmızı kalpler sokarak bıktırırlar. Ya da 50 liralık yemeği 200 liraya kakalamak için ellerinden geleni yaparlar.

Ben 14 Şubat'a karşı değilim. Önemsemek, sevdiğini göstermek, sevildiğini bilmek güzel birşey. Unutmamak, sürprizler. Hep bu özel günlere mahsus. Ama sevgililer gününde sevgiliye kazak, pantalon, ayakkabı almaya da karşıyım. Doğum günü değil ki bu eksikler tamamlansın. Hatırlanma günü bugün, sevme günü. Dolayısıyla daha özenli ama daha az masraflı bir gün olmalı. Ellerinizle yaptığınız bi hediye, ince düşünülmüş bir fikir, maliyeti düşük sevimli hediyeler günü daha anlamlı kılacaktır.

Peki bu sevgililer gününde sevdiğimize nasıl bir sürpiz yapabiliriz bir bakalım.

1- Aşk Kavanozu




Bu kavanozu internette gezinirken gördüm. Fikir çok hoşuma gitti. Paşabahçe'den kavanoz alıp, kartonları kesip notları ellerimizle yazmak daha cazip tabi. Ama üşenirim aaa hazırı var nasıl olsa diyenler bu siteye. Fiyatı 59,90TL

2- Meyve Çiçekleri




Aslında klişe bir hediye olacaktır ama bence hala çok güzeller. Gün geçtikçe ürün yelpazelerine yeni çeşitler katıyorlar. Değişik ve hoş bir hediye olacağını düşünüyorum. Resmini görmüş olduğunuz ürünün fiyatı 55 TL. Sipariş için tık tık...


3- Body Shop Chocomania Serisi



Kremlerle özellikle vücüt bakımıyla hiç alakam yoktur. Bu sözlerimden en kadar üşengeç bir insan olduğumu anlayabilirsiniz. Ama nedense bu seri beni görür görmez cezbetti. Bi de çok övülen zencefilli serisi var ki ilk bulduğum body shop'a dalıp iki seriyi de almak istiyorum. Özellikle body butterların çok etkili bir nemlendirici olduğunu söylüyorlar. Kurumuş cildim için ve özellikle dirseklerim için alıp denemek istiyorum. Hele ki şu ufak çikolata kokulu kalpli sabunlar var yaaaa. Bayıldııımmm...



4- Tatlı Harfler




Çikolataaaaaaaaaaaaaaaaa... Sevgililer günü diyince akla gelen ilk şeylerden... Kırmızı, şampanya, çikolata, çilek, çiçek. Sevgililer günü özeti...

Çikolata almam artık çok klişe diyenler için yeni alternatif. Tatlı harfler. Mesajınızı çikolataya yazdırıp aranızda kalsın diye beraber yemeğe ne dersiniz? Evet diyenler buraya...


5- Hediye Sepeti



İşte en sevdiğim hediye. Sürpriz şelalesi gibi bişey. Ellerinizle süslediğiniz bir sepet. İçine ne isterseniz koyun. Cd, çikolata, şarap, kalpli sabunlar, şekerlemeler, Cemal Süreya'nın Sevda Sözleri kitabı...Aklınıza ne gelirse. Çok eğlenceli değil mi?

Bu hediyelerin haricinde kalpli amerikan servisleri alıp, kırmızı kadehlerle donatıp, şamdanlarla süsleyeceğiniz bir masada hazırladığınız yemekleri yemek, paha piçilmez olacaktır.



Kalp şeklinde bir pastayla bunu taçlandırabilirsiniz.





Buz kalıplarında dondurduğunuz minik güllerde şampanyanın yanında çok güzel olacaktır.



Veya rengarenk şeker hamuru ile süsleyeceğiniz kurabiyelerde yapabilirsiniz.




Sevgiliniz mi yok? O zaman en yakın arkadaşınıza kocaman bir demet papatya alıp gidin. Ne çok sevindiğini göreceksiniz. Biz senelerce Banu ile birbirimize çiçek aldık. Evlenince bitti bu geleneğimiz :)

Sevgiliniz var ama canım bişey almak bişey yapmak istemiyor mu diyorsunuz? O zaman o gün sevgilinizin yanağına kocaman bir öpücük kondurup "Seni seviyorum" deyin. Sevip sevilmekten başka güzel bir hediye olabilir mi?

Aaaaa tabi ama bunları yapıp karşılığında birşey alamamış, hatta unutulmuş olabilirsiniz. Hiç üzülmeyin. Sevgi, aşk zaten karşılık beklemeden vermektir. Unutmayın...

Hepinizin sevgililer günü şimdiden kutlu olsun.

8 Şubat 2012 Çarşamba

öylesine...

Yeni bir kar yağışı ile birlikte ben de depresyona girmiş bulunuyorum. Kendimi 1 haftadır çok kötü hissediyorum nedense. Geçen hafta 3 gün izin yapıp iş yerine dönünce, dönünce problemlerle karşılaşınca, istemediğim şeyler ortaya çıkınca kendimi kapadım sanırım. Ama canım hiç bişey yapmak istemiyor. Ne biriyle görüşmek, ne konuşmak, ne kitap okumak, ne de televizyon seyretmek.

Uyuyana kadar kitabını büyük heveslerle aldım ama çok zor okudum. Nedense çok sıkıldım. Herkes beğenmiş, yılın gerilim romanı seçilmiş ama bana pek iç açıcı gelmedi. Zaten uzun zamandır hiç bir kitaba aşık olamadım. Artık gerilim romanlarından mı hoşlanmıyorum acaba...Bugün eve gidince kitaplığıma bakacağım. Elif Şafak'ın "Aşk" romanı bizim evde mi annemin evinde mi acaba? Bizdeyse bir kez daha okumak istiyorum.

Okunması gereken dergilerim de birikti aslında. Her ay aksatmadan aldığım, Evim, Insytle Home ve Sofra dergilerim var. Sofradan denemek istediğim tarifler mevcut. Instyle ve Evim dergisinden de kesmek istediğim resimler var. Güzel bir defter almak istiyorum kendime. Ama öyle büyük kırtasiyelerde satılan, kocaman spirallilerden değil. Tam tamına bunlardan istiyorum. Beğendiğim dekorasyon fikirlerini kesip defterime yapıştırmak istiyorum.

Şubat sonunda işten izne ayrılıyorum. Çok düşündüm karar verdim. 32.haftada izne ayrılacağım. Daha fazla dayanmıyorum çünkü. Hem erkenden çıkar, işlerimi güçlerimi hallederim. Herşeyimiz bugüne kadar aceleye geldi. Evlenirken bile Cuma'ya kadar çalıştım Pazar günü evlendim. Hiç rahat rahat dolaşıp bakamadım bişeylere. Bu sefer öyle olsun istemiyorum. Yavaş yavaş sakin sakin kendime vakit ayıra ayıra yapmak istiyorum tüm hazırlıklarımı. 1,5 ay süre bana yeter de artar bile...

Belinay'ın odası hala gelmedi. Arkadaşımdan 2 hurç bebek kıyafeti geldi eve. Allahtan geldi yoksa ben ne alınır hayatta bilemiyorum. Çocuğa alabildiğim tek şey ateş ölçer ve oda termometresi. 1 Martta oda takımının gelmesini heyecanla bekliyorum. Sonrasında herşeyi yıkayıp ütüleyip yerleştirmesi kalacak.

Bakıcı kadın işini daha halledemedim. Herkes bakmaya başla diyor ama yabancı biir ile aynı evde yaşamak fikri beni nedense çok geriyor. İstediğim kıyafetle dolaşamamak, koca ile kavga edip küsememek ne bileyim hayat çok kısıtlanacak ama yapacak bişey de yok. Hiç kadın almamış biri aaaa ben yatılı ile yapamam derken, gündüzlü bakıcı alan ise yatılı kesinlikle daha iyi diyor. Ama zaten benim gündüzlü bulabilmem çok zor. Evden saat 7'de çıkan bir insan olarak hangi bakıcı sabahın 06:50'sinde bizde olabilir ki?

2 Şubat 2012 Perşembe

Kar tatili...

Uzun bir kar tatili hediye ettim kendime. Kamu kuruluşunda çalışan hamilelere ve engellilere izin verildi. Ben özel sektçrde çalştığım için hamile sınıfına giremedim ve yıllık iznimden kullandım. Keşke sorumlulukları olmasa da insanın, cam önünde kahvesini yudumlarken kitabını huzurla okusa ama işte giden kendi izninden bile olsa, yani bedelini ödesende garip hissediyor insan kendini, huzursuz oluyor diğer tarafta işler beklerken.

Allahtan Bibi'de beni yalnız bırakmadı. O da gitmedi işe. Evden götürmeye, yönetmeye çalıştı. Beraber yemekler yaptık tv seyrettik, bazen iş yaptık. Ama şunu söylemeliyim ki evde vakit daha hızlı geçiyor. Kalkıp kahvaltı edip etrafı toparlayıp çayımı koyuyorum, biraz sonra öğlen tatili oluyor. Öğlen  yemek ye, biraz uzan, tv seyret, bi de yemek yap hop mesai bitmiş. Yemeği ısıt sofrayı hazırla, servis geçti. Yemeği ye, bulaşıkları kaldır, çay koy, dizi başlasın, elma ve mozaik pasta partisi, gene çay koy, çıkan bulaşıkları makinaya kaldır, aaaa dizinin son sahnesi. Hazırlan ve yat. Gerçekten evdeyken su gibi akıp gidiyor zaman.

Bu arada çeşitli tarifler denemedim değil tabi :) Öncelikle buzluğa konulacak ve misafir geldiğinde hopp çıkartılıp ısıtılacak bişeyler arıyordum kendime. Havuçlu kek yaptım. İnanılmaz güzel oldu ve ilk defa bir kek bu kadar çok kabardı :) Birazını bize ayırıp geri kalanını buzluğa attım. Tarifi burda...



Yetmedi mozaik pasta yaptım. Onun da tarifi bu...Üstünün sosunu yapmıyorum ben. Her akşam düzenli olarak kesilip yeniliyor pek stokluk olamadı yani.

Mayalı poğaça yapayım dedim ama tarifi yanlış aldığımdan tüm malzemeler helak oldu. Tepsi böreği yapayım dedim ama o da olmadı. Üstü pişti altı pişmedi. Tepsi böreği tarifi versenize bana :)

Başka neler yapılıp atılabilir dolaba bilmiyorum. Öykücü bu konuda uzman aslında. Hele ki son yazılarından biri benim için ilerde çok faydalı olacak.

Bu evde oturma maceramda hiç kitap okuyamadım. Sanırım son aldığım "Uyuyana kadar" kitabının sıkıcılığı bunda etkili oldu. Puzzle yaptım biraz. 10 parçanın terini bulabildim yaşasın. Ama en güzeli elektrikçiyi çağırıp eve resimleri ve rafları astırtmak oldu. Taşınalı 1,5 ay oldu ama hiç fırsatımız olmamaıştı. Kar tatilini fırsat bilip eve asılacakları astırdık. Hep hayalini kurduğum duvar sonunda yaşam buldu....


Dedemin Kore Savaşı'ndan kalma kılıcı, bir başka zaman Amerika'ya gidip eğitim verdiği için kendisine verilmiş olan teşekkür belgesi ve Bibi'nin dedesinin köstekli saati. Bu duvarı hatıralar ve büyüklerimiz duvarı yapmayı planlıyorum. Anneannelerin, babaannelerin, dedelerin teker teker fotoğraflarını çerçevelettirip bu duvara asacağım.

Bu kadar işi hallettikten ve süper dinlendikten sonta da bugün eve işe döndüm fakat istanbul'u kuvvatli bir yağış bekliyor söylentileri dolaşıyor. Umarım akşam evime rahat rahat dönebilirim.

Son bişey daha, evin keyfi, işten eve gelince daha güzel. Tüm gün evde oturunca değil :)