26 Ocak 2012 Perşembe

Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim...

Artık doğuma geri sayım başladığı için çalışma şevkimi kaybettim. Hani Cuma günü tatile çıkacaksındır, ama Salı gününden itibaren artık boşlamay başlarsın ya onun gibi işte. İzne çıkmama 2 ay kaldığı için artık bişey yapma şevkim kalmadı. Havalarda bozunca üstüne tuz biber oldu. Tüm İstanbul'lular olarak karın yağmasını bekliyoruz. Bayıldığımızdan  değil, trafikte kalmamak ve evlerimize ulaşabilmek için hangi ulaşım aracının daha iyi olduğunu tartışıyoruz. Şu an sabahki puslu ve soğuk hava kendini güneşli bir güne bıraktı. Kar topluyor diyoruz. Güneşin hiç bir zaman kar topladığına şahit olamadım ben gerçi :)

Bu süre zarfında internnet dolanırken çeşit çeşit şeylerle karşılaşıyorum. Özellikle hatırası olan bişeyleri buldum internette. Nişan pastam :)

Bu pastayı canım arkadaşlarım Ebru ve Burcu yapmıştı özel anım şerefine. Görselliğine diyecek birşey zaten yok, bi de içini yeseydiniz offf offfff... Pasta yaptırmak isterseniz bu site elinizin altında bulunsun derim ben. Gözünüz kapalı görselliğine, tadına, hijyenine güvenebilirsiniz. Adrese gitmek için tık tık...

Bu arada sevdiğim bazı sözler de vardı. Onları not almamıştım bir yerlere vakti zamanında. Arada bir neydi neydi der google'dan arattırırdım. Sonunda not almaya karar verdim. Sizlerle de paylaşmak istedim.

Ümit, kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır. (Nietzsche)
Sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok. (Fuzuli)
Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim. (Necip Fazıl Kısakürek)

Var mı sizlerin de böyle çok sevdiğiniz sözler?

19 Ocak 2012 Perşembe

D&R Alışverişim

Uzun bir aradan sonra kendimi D&R'da buldum. Nedense okumasam da almayı en çok sevdiğim şeylerin başında, kitap ve dergiler geliyor. Dergilerin eski sayı olsa bile evin dört bir tarafına dağılmasına bayılıyorum. Evdeki 2 banyoda ayrı ayrı dergiler var ki misafir banyosunda gazeteliğim bile mevcut. Evi yaşanıyor göstermesini seviyorum hele düzenli ve bilinçli dağınıklıklık en sevdiğim şey aslında. Dergilerin yerlerde dağınık durması benim için bir dekor şekli.

Aldığım kilolar arkasından geçen sene başlayan sıkı bir diyet, arkasından hamilelik benim evlendiğimden beri yemek konusunda kendimi geliştirememe sebeplerim. Şimdi Bibi okusa burayı güler ama beni mutfağa bıraksalar gerçekten 1.haftanın sonunda harikalar yaratıyor olabilirim. Ama rejimler arkasından patlak veren diyabet gün geçtikçe beni köreltiyor :)

En sonunda bi karar vardım. Yapıcam ama yemeyeceğim, dağıtacağım, işe getireceğim. Seviyorum çünkü, yemek kitaplarını almayı, blogları okumayı, mutfak gereçleri satın almayı.

Bugün öğlen tatilinde D&R'a gittim. Çok övgülerini okumuştum. Kitabın kalın, bol resimli ve kuşe kağıdına basılı olması beni cezbetti tabi. Diabet falan dinlemedim. Hemen tarifleri denemem lazı teker teker :)




Bu kitabı alıp çıkarken de hemen girişte kocaman bir yazı gördüm.

"Dünyayı etkileyen 2011'in en iyi gerilim romanı, Türkiye'yi de sarsacak…"

Hemen içeri döndüm ve kitabı da kaptım. Okuduğum kitaplar suyunu çekti, eve yeni taşındığımız için de okumadığım bazı kitaplarda kapalı koliler arasında kaldı. Koliler boşalana kadar zaten bu kitap biter.



18 Ocak 2012 Çarşamba

Gebelik şekeri...Lohusa şekeri değil ama karışmasın :)

Gebeliğin 24.haftasına girilmesi ile birlikte şeker yüklemesi yapılıyor. Eşimin de (ki bundan böyle kendisine Bibi diyeceğim) daha evvel kan testinde biraz şeker bulunmuş ona da şeker yüklemesi yaptırması tavsiye edilmişti. Biz de aynı zamana denk düşürdük şeker yüklememizi.

Bir cumartesi sabahı erkenden kalkıp hastanenin yolunu tuttuk. Yanımıza bilgisayarımızı ve filmlerimizi almayı unutmadık tabi ki. Ne de olsa 3 saat hastanede kalacağımızdan canımızın sıkılmaması önemliydi. Saat başı kan vererek bir filmi bitirip aç kurtlar gibi Marmaris Büfe'ye saldırdık tabi. Orda yediğimiz her şey başka bir güzel geldi bize.

Meğer son kez böyle iştahlı yiyebiliyormuşuz. Bibi'nin kan şekeri 1.saat sonunda 158 çıktı. Doktor endişeleneek bişey olmadığını ama biraz rejim yapması gerektiğini söyledi ve sıra bana geldi ki benim şekerim 1.saatin sonunda 240 çıktı. Acilen endokroloji bölümüne yönlendirildim tabi.

Doktor 1 hafta boyunca parmaktan kan ölçümü yapmamı ve sonrasında değerlerle birlikte kontrole gelmemi söyledi.

Dün 1 hafta doldu. Değerlerimi doktora götürdüm ama pek beğenmedi. Bu seviyelerle aslında insülin tedavisi görmem gerektiğini ama cumartesiye kadar bir kez daha izlemeye almamı söyledi. Cumartesi günü tekrardan kontrolüm var. Değerler bu seviyede gitmeye devam ederse insülin tedavisine başlanacak.

En kötü şey bu olsun tabi, ilk gün öğrendiğim kadar çok üzülmüyorum. Sonuçta çözümü var ve doğumdan sonra bu durumdan kurtulabilirim. Üstelik 6 ayda aldığım bu 16 kilonun da mantıklı bir açıklaması oldu sonunda. Sıkı bir diyette uygulandığı için şu andan itibaren hiç kilo almadan hatta vererek hamileliğimi tamamlayabilirim.

13 Ocak 2012 Cuma

Bebek odası

Bebek odası seçimi benim için çok kolay olacak diye düşünüyordum. Sonuçta fazla gösterişli olmayan, bembeyaz, kız bebek olursa biraz kendinden oymalı kakmalı bir mobilya benim için harikuladeydi. Fakat internetten araştırdıkça bembeyaz mobilyalar bile lebi-derya.

Oymalısı, düzü, sert hatlısı, yumuşak hatlısı, pencereli dolaplı, alt değiştirme üniteli, büyüyen yataklı...Bakıyorum bakıyorum resimlere sadece bir kaç şey belirleyebildim kafamda.

1- Beyaz olacak
2- Kesinlikle oda renklenmeli, ister pembe ister mavi, ister yeşil, ister sarı ama asla bej renk değil. Çok da renkli olmamalı tabi ki.
3- Dolabı pencereli olacaks arkası tüllü olmalı ki dağınıklığı ört pas etsin.
4- Büyüne yatak en mantıklısı, çocuk sıkılır değiştirmek zorunda kalırsam da bi kaç değişiklik yaparım çevresinde odaya yeni hava katarım.
5 - Taşlı tuşlu bir avize olmamalı aman yani. tüylü bişey belki olabilir kız bebekse eğer.
6- Odanın olmazsa olmazı cibinlik. Kullanılmasa bile gerçekten çok şık duruyor.

Yarın mobilya bakmaya çıkacağız. Bakalım fikirler ne ölçüde değişecek.





Puzzle sevdası

Geçen sene eşim yapalım diye puzzle almıştı. Çok büyük hevesle başına oturduk, hatta gittik halısını bile aldık. Atatürk portresiydi. Ama sadece 3 renkten oluşuyordu ve biz yeni başladığımız için çerçeveyi bile yapamamıştık. Daha sabırlı bir zamanımızda yapmak üzere kaldırdık.

Geçenlerde gene bir sevda düştü içime. Alışveriş için Metro'ya gittiğimizde bir bakalım dedik neler var neler yok. Gönlümüze göre bulamadık. İstediğimiz puzzle çok renkli olsun ki rahat rahat yapalım istedik.

Bugün internette dolaşırken birden aklıma geldi. İnternette kesin derya gibidir puzzle'lar. Hakikaten puzzle satan bir kaç internet sitesi buldum. www.puzzledepo.com iyi ama ben haftasonu elimde olsun istediğimden D&R'da aldım soluğu.

Öncellikle en iyi markayı bulmam gerekti. Gerek sitelerden gerekse forumlardan anladığım kadarıyla manzara resimlerinde Ravensburger, diğer puzzle'larda ise Educa başı çekiyor. Educa'nın kayıp parça hizmetini taaa İspanya'dan verebiliyor olması ise büyük bir avantaj bence.

En sonunda buna karar verdim. Yapıp mutfağa asmayı düşünüyorum.

Bakalım nasıl olacak?