16 Eylül 2013 Pazartesi

Son durumlar

Zaman hızla akıp gidiyor. Bazen Belinay’ın doğum fotoğraflarına bakıyorum hiç hatırlamıyorum neredeyse o zamanlarını. O yüzden şimdi elimde fotoğraf makinası her halini fotoğraflamaya çalışıyorum. Bakalım Belinay 17 aylıkken neler yapıyormuş...


-Hala çok konuşma belirtisi yok. Kelimeleri arka arkaya tekrar ediyorum, çok dikkatli dinliyor ama söylemiyor. Bunda evde olan kişinin de çok etkisi var. Bence evdeki bakıcı Belinay ile çok sohbet etmiyor. Zaten yakında dadıyı değiştireceğimiz için şimdilik kafayı fazla takmıyorum.
-Söyleyebildiği kelimeler: Anne, baba, bıcı bıcı, mini, e- eeee, mama, cik cik, hav, pisi pisi ve lamba. Lamba’yı öğrenmesi eneteresan oldu, maviyi, sarıyı öğretemezken lambayı nasıl saniyede öğrendi şaşıyorum. Konuşamadığı ve anlatamadığı duurmlarda ise çığlığı kullanıyoruz. Evde her daim bir çığlık sesi mevcut. Mi ise ver demek...


-Konuşamasa da eşşek sıpası, her laftan anlıyor. Dişlerimizi fırçalayalım dediğim zaman koşarak banyoya gidiyor. Otur ayakkabılarını çıkar dediğimde gayet güzel oturuyor ve ayakkabılarını itina ile çıkartıyor. Çoraplarını kendi giymeye çalışıyor. Bezini çıkartıyor. Kakasını yapınca gösteriyor ama hala alt değiştirmek, üst giydirmek problem. Çığlık kıyamet dakikalar yaşıyoruz. 


-Yeni yeni öpmeyi öğrendi. Allahım o nasıl bir duygu nasıl bir zevk. Öp beni diyince gelip öpüyor ve muck diye ses çıkartıyor. Her zaman tam zamanında ses çıkmıyor ama bazen öpmeden önce bazen öptükten belirli bir süre sonra muck sesi geliyor. 


-canım yap deyince sarılıyor bi de sırt sıvazlyor. Bayılıyorum o haline. Geçenlerde bir arkadaşlara gittik. Belinay etrafda özgürce dolaşıyordu. Hadi gel kucağıma biraz seveyim seni dediler, Beloş’un bir bakışı ve sırtına tak tak vuruşu vardı ki gülmekten yarıldık. Resmen “hadi canım hadi başka sefere” der gibiydi.
-Ne kucakta oturuyor 2 dakika ne pusette. Varsın yoksun gezsin dursun. O enerjiyi nerden buluyor anlayabilmiş değilim. 2 dakika yere oturup bir oyuncakla oynadığını hiç görmedim. Varsın yoksun gezsin, karıştırsın, çekmece boşaltsın, yeni birşey görünce “a aaaaaa” desin. 


-Gündüz uykularına karşı acayip bir direniş başladı. Uyumamak için feci inat ediyor. Hal böyle olunca akşamları bayılıyor ama 2 haftadır gecede 6 defa kalkıp yanına çağırıyor. Bazen kandırıp uyutuyorum ama bazen yemiyor. Yanıma gelmek istiyor. Mecbur alıyorum. Ona alışacak aman yapma falan diyenler oluyor, olacak. Ama başka çarem kalmıyor. Sabahları 6:30’da kalkıp işe gidiyorum. Saat 4:30’da deliler gibi ağlayan bir çocuk hiç çekilmiyor. Üst köpek dişlerini çıkartmış. Alttlar yolda. Ondan olduğunu tahmin ediyorum. Göreceğiz bakalım. 


-Hala her bulduğu şeyi ağzına atma ve istemediği şeyleri yere atma huyumuz bitmedi. Demin laf anlıyor dedim ya, bir tek “hayır”dan anlamıyor. Anlıyor da işine gelmiyor. Uzaktan hayııırrrr dediğimde yüzüme sinsi sinsi bir bakışı var ki görülmeye değer. Resmen kim takar seni şam babası diyor ya.

-Bazen çizgi film izlesin istiyorum bende o arada işlerimi toparlayayım diyorum, sadece yarım saat yeter bana. Ama gel gör ki çizgi filmin suratına bakmıyor. İlgilendiği bişey olursa da 2 dakika sürüyor ve oturarak değil ayakta izliyor. 


-Ceviz, fındık, badem, kuru üzüme bayılıyor. Zeytin canavarı. Yemeklerini keyfi yerindeyse güzel yiyor. Makarna, kuskusa bayılıyor. Balığı biraz zor yiyor. Süt ve taze sıklımış meyve suyu çok seviyor. Biberonu bırakalı zaten bayağı bir zaman oldu. Gece uyanıp acıkırsa biberonla süt veriyorum ama o da çok seyrek oluyor.


-Mutfaktaysak eline bir kap ve karıştırıcı veriyorum aklı sıra kabın içinde karıştırıp, sonra ocağa koymaya çalışıp “mama” diyor. Yemek pişiriyor haspam. Eline cüzdan verince içini açıp (içi boş bu arada) içinden hayali para uzatıyor. En sevdiği şeyler hala ipad ve iphone. O kilidi büyük özenle açıp kendisi için indirdiğim aplikasyonları buluyor artık. Diş fırçalarken ben onun dişleribi fırçalarken, o da benim diş fırçamı alıp benim dişlerimi fırçalıyor.

-Islak mendilleri çıkartıp onlarla yer siliyor. Sonra da o mendili yemeye çalışıyor.

-Sabahları hiç sersem gibi kalkmıyor. Gözünü açması ile ayağa dikilmesi arasında geçen zaman sadece 5 sn. Ve güne hep mi (ver) ile başlıyor. Bunlarda ya başucumdaki telefon ya da onun odasındaki su oluyor.

-Müziğe bayılıyor, kapı gıcırtısında oynuyor.


-Tatlı ile hiç arası yok, tüm gün eline limon versen yiyor. 


-Bakıcı sorunumuz hala devam ediyor. Ama şunu biliyorum ki Türk’lerden illallah geldi. Bu kadar şımarık, kendilerini bişey sanan, yemek yaparım diyen ama bu kadar lezzetsiz yemek yapan, önceden aaa ben her işi yaparım diyip işe giren, sonrasında bunlar benim işim değil diyen ama üstüne de sigorta isteyen bir türkler var herhalde. Beloş’un da çok hareketli bir çocuk olup haftasonu hiç iş yaptırtmaması, kahvaltı bile hazırlatmaması durumu varken yatılı bir dadı aramaya karar verdik. Hem ben rahat ederim hem de arkam biraz toplanır. Ben salak bir insanım çünkü, eve geliyorum 7:30’da, Beloşla ilgilen giydir, yatır derken zaten saat 9’u geçmiş oluyor. Ondan sonra yemek ye, etrafı toparla derken kendime ayıracak 2 dakikam olmuyor. Salağım çünkü etrafı toparlıyorum ertesi gün kadın toplasın değil mi? Yok ben topluyorum işte. Ama o gerizekalı kendi içtiği bardağı ortada bırakıyor. Bi de eğitimciyim ben demiyor mu? Salak mısın sen ya? Neyin eğitimcisisin? O zaman git anaokullarında çalış. Sanki çok şey öğretti Beloş’a. Şimdilik sakin olmaya çalışıyorum yeni birini bulana kadar. Ama genç, Beloş’la deliler gibi oyun oynayacak, işi gücü gocunmadan yapacak birini arıyorum. Yabancı olsun mümkünse...



Bizde son durumlar böyle. Her geçen gün Beloş’un gelişimini ağzımız açık seyrediyoruz. 2 yaş sendromuna da iyice girdik sanırım çünkü istemediği şey yapılınca, elinden bişey alınınca kendini yerden yere atıyor. Bakalım gelecek günlerde bizi neler bekliyor olacak?

2 yorum:

cinar dedi ki...

sevgili Güneşli Günler,
Çınar 3 yaşını 2 ay geçti, 2 yaş sendromunu epeyce yaşadık, atlatabildik mi emin de değilim :)) bizimkinin huysuzluğu genel sanırım. ama o tv karşısında ya da başka bir şeye ilgilenme süresinin 2 dk olduğu zamanları çok net hatırlıyorum. şimdi o zaman uzadı, hatta ben müsaade etsem tv yi açıp böyle saatlerce seyredebilir. yemek hazırlarken ya da başka işlerim varken işime geliyor açıp oturtuyorum yalan değil.. ipadsiz yaşayamaz sanıyordum bir ara. ama şimdi sadece yemek yerken ya da belli bir oyunu oynasin diye aralarda açıyorum. onun haricinde kitaplarla çok ilgili. aynı kitabı 10 kere üstüste okusam bile memnun olur o kadar.. gece kalkmaları bitti, öğle uykuları bittiği gibi. uyku her zaman sorun oldu zaten bizde de. artık boşverdim açıkçası. akşam uykusunda bile özellikle bir yere gittiysek zorlama yok, kendi haline bırakıyorum. uzun lafın kısası her şey zamanla yoluna giriyor Sorriso'cugum. bu arada şu bakıcı derdinden ötürü biz Çınar'ı 26 aylıkken kreşe başlattık. sürekli hasta oldu, gitmek istemedi, başlarda baya zorlandık ama en iyi bakıcıdan iyidir diye düşünüyorum yine de. iyi bakıcı diye bir şey yok bence. kimse kusura bakmasın ama görmek istemeyen anneler var..

Sorriso dedi ki...

evet iyi bakıcı diye bişeyin olmadığına bende inanıyorum. Ancak çocuğu olmayanlar, belki de olamayanlar iyi bakıcı olur diye düşünüyorum. yoksa hepsi bencil.2 tanesi ile vedalaştım hiç biri de, Belinay'ı öpüp gitmedi. Afedersin ayakalrı popolarına vura vura kaçtılar. Yuva durumu da benim için çok uygun değil ne yazık ki. Ben evden saat 7'de çıkıp 7:30'da dönüyorum. o kadar saat çocuğun yuvada olması da iyi bieşy mi bilemiyorum ki :(