23 Ocak 2013 Çarşamba

Yine mi anestezi???



Doğumdan sonraki ilk günlerin kolay geçtiğini söyleyemem. Öncelikle bilmediğiniz bir canlıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Eve gelince altını nasıl değiştireceğim, nasıl banyo yapıcak, nasıl emzireceğim, emzirirken uyuyakalırsam, ya gece uyanırda ben duyamazsam, eyvah kusuyor, ya boğazına kaçarsa, karnı doydu mu, eyvah yoksa gaz mı korkuları insanı yiyip bitirirken, evde tıkılı kalmak, bu çocuğa ben ya iyi bakamazsam endişeleri beni depresyona soktu. Depresyon diyorum çünkü şu anda ruh halimi daha iyi gözlemleyebiliyorum ki gerçekten ağır depresyon geçirmişim. Çevreme çok yansıttım mı yansıtmadım mı bilmiyorum. Geçenlerde yazdığım günlüğü okudum da, aynı sıkıntıyı daraltıları bir daha yaşadım ve çok üzüldüm. Oysa güzel geçmesi gereken zamanlarmış. Keyfini çıkartman gerekirmiş bunu şimdi anlayabiliyorum. Neyse ki atlattım kısa sürede. Daha uzun sürenleri de var.

Ben bilmeden bu depresyonlarla uğraşırken 18 Mayıs 2012 sabahı bir kalktım ki yerlerdeyim. Canım hiç bişey yapmak istemiyor, yataktan bile çıkamadım uzun süre. Acayip sinsi bir mide bulantısı. Geçer dedim uyandım. Bizim bızdıkda kalkmıştı zaten. Onu e.mzirdim. Biraz bir şeyler atıştırdım ama yok mümkün değil geçmiyor mide bulantısı. En sonunda zaten biraz çıkarttım. Bir 15 dakika kadar rahatladım. Fakat sonra tekrardan başladı. Ama bu sefer feci bir bulantı tarif bile edemem. Annem’e “ben hastaneye kadar gidip geleyim, buzlukta süt var onları kullanırsın” dedim çıktım. Ama nasıl kötüyüm kendimi taksiye zor attım ve “acile gidelim, belirtilerim bunlar bayılırsam siz söylersiniz doktorlara” dedim. Bunu dedikten sonra zaten adam bayağı bir hızlandı.

İşin kötü tarafı annem evde Çiçibon ile birlikte (bundan sonra kızımın adı Çiçibon olarak geçicek) Bibi Bursa’da hem de toplantıda. Arıyorum ulaşamıyorum. En sonunda can ciğer kuzu sarmalarımı aradım. Ben hastaneye gidiyorum yanıma gelin dedim. Sağ olsunlar hemen geldiler.

Ben acile girdim ama nasıl bir ağrım var. Nasıl bir bulantı. Hemen serum bağladılar, elle muayane yaptılar, ultrasona sokacağız dediler. Tamam dedim gireyim ama su verin ki idrarım gelsin hızlansın iş. Yok veremeyiz dediler. Ben çıldıracağım tabi çünkü hastaneye gidiyorum diye evden çıkmadan önce tuvalete girdim. Tuvaletimin gelmesini beklemek demek min. 1 saat, hele susuz 2 saat demek. Nasıl bir sancım var bir an evvel ultrasona girmek, derdimin anlaşılması ve ilaçlarımı alıp evime dönmek. Evde 25 günlük bebek var. Daha bir aylık bile değil. Yapacak bir şey yokmuş. Bekleyecekmişiz.

Ben bekliyorum ama ağrım gittikçe artıyor, midem deliler gibi bulanıyor. Devamlı çıkartıyorum ama artık çıkacak birşey kalmayınca bir hap verdiler. Çıkartmanı önlüyor ama mide bulantısını değil. Daha da beter.

Saat 14:30

Bu sırada zaten Bibi’ye ulaştık, Bibi telaş oldu ve geri dönüş yoluna geçti. Bizde saat 15:30 gibi ultarsona doğru yol aldık ama benim sancım iyice artmış tek hareketimle inim inim inliyorum. Tekerlekli sandalye sarsılıyor ben bağırıyorum, inliyorum, ağlıyorum. Bu kadar sevimsiz bir haldeyim. Zar zor yattım ultrasonun altına. Adam zaten tek yere değdirdi ultrasonu ve “tahmin ettiğim gibi apandisit, ameliyat olacaksınız” dedi.

Dalga mı geçiyorsunuz dedim. 25 gün önce doğum yaptım ben, daha sezaryen izlerim kapanmamış, evde bebek var diyorum adam doğal olarak “hanımefendi apandisit acil bir ameliyattır, estetik ameliyatı değil ki bekleyelim” diyor. Ben feryat figan. Gene mi anestezi, gene mi anestezi diye bağırıyorum.

Doğal olarak beni dinlemediler, götürdüler acile gene. Yatırdılar beni oraya. Doktoru beklemeye başladık. Ağrı gittikçe artıyor, dayanacak gücüm kalmamış. Bu arada o günü hatırlayanlar vardır muhakkak, İstanbul’u sel almış götürüyor, feci yağmur, gök gürültüsü, fırtına…Bibi gelmeye çalışıyor ama feribotlar iptal. Ben hiç birini ne gördüm ne duydum tabi. Zaten saat 4’den sonra olanları pek hatırlamıyorum. Tek bildiğim inliye inliye yattığım. Daha sonra tesadüf eseri, acilde yan tarafta yatanlar bir arkadaşlarımızın komşusu çıktı. Ziyaretler sırasında ortaya çıktı, onlar duymuşlar benim inlemelerimi. Hep dua etmişler.

Bir süre sonra bilincimin hiç yerinde olmadığını hatırlıyorum. Kendinden geçmek ama çevrende olan bitenlerden haberdar olmak. Ağrı kesicide yok. Bekledim durdum öyle.

Saat 19:30’du doktor geldiğinde.

19:30…Tam tamına 5 saat…

Ben doktoru görünce yalvarmaya başladım, lütfen kurtarın beni diye. Hemen hazırladılar beni aldılar ameliyata. Ameliyathaneye girer girmez, anestezist nerde dediğimi hatırlıyorum. Adam geldi, buradayım dedi. Son sözüm “beni hemen bayıltın” oldu.

Nasıl uyandığımı hatırlamıyorum ama yüzümde kocaman bir gülümsemeyle uyandığımı biliyorum. Benden mutlusu mu vardı, hem ağrım gitmiş, hem de mide bulantım kesilmişti.

Odada herkes vardı, Bibi ameliyata değil ama çıkışıma yetişti.

Fakaaaaaaattttt her şey güzel, ama sakın ameliyatlarınızı hafta sonuna denk getirmeyiniz. Çünkü çıkmanız pek mümkün olmuyor. Apandist ameliyatı olup ertesi gün çıkmam gerekirken ben Cuma günü yatıp Pazar akşamı zar zor çıkabildim.

İlk defa 2 gün kızımızdan ayrı kalmış olduk. Hem de daha minicikken. Ama anneanne-babaanne sağ olsun süper baktılar Çiçibon’a. Pazar günü çıkabilirsin dedikleri zaman öyle koşarak geldim ki eve. Girdiğim gibi gidip onu kokladım. İçime çektim mis gibi süt kokusunu.

İlk ayrılığımızdı bu bizim. Onun ruhu bile duymadı. Ama olan bana ve sütüme oldu…

Hiç yorum yok: