29 Ağustos 2013 Perşembe

15 aylıkla tatil


İlk doğduğunda Belinay 3 aylıkken Bodrum’a gitmiştik. O zamanlar henüz alışma sürecinde olduğumuz için daha pimpirikliydim. Zaten doktorundan denize girme izni de çıkmamıştı. Dolayısıyla biz de plajda tüm gün gölgede takıldık. Uyuyabilen bir çocuk olmadığı için yanındna ayrılıp denize girememiştim ki tüm plaj bir siteye ait olup herke tanıdık olmasına rağmen kimseye bırakıp denize girememiştim. Pimpirikliğimden değildi bu, kimseyi rahatsız etmesin gibi salak saçma bir düşüncem vardı. Gerçi hala öyleyim. Aman kimsede kalmasın kimseyi huzursuz etmesin. Şu huyumdan kurtulsam fena olmayacak.

Geçen sene de bu juyum olmasaymış çok rahat edermişim. Çünkü mama ile besleniyor, henüz dönemiyor ve akşam saat 7’de yatıyordu. Çok yorulup geri gelmiştim ama o yorgunluk neymiş ki peeehhhhh...

Bu sene herkesin aman ablasıyla gitseydiniz rahat ederdiniz düşüncelerine aman sizde deyip, çocuğum bu herşeyimi kendim hallederim deyip cebballik yapıp boyumun ölçüsünü alıp geri döndüm.
Yeni yürümeye başlama, hafiften 2 yaş sendromlarına girme durumlarıyla başbaşa kalınca tüm tatil boyunca Bibi ile birbirimizi yedik durduk. Belinay kesinlikle yerinde durmadı. Pusette oturmadı. Bebek dostu diye nitelenen ama kesinlikle düz ayak olmayan Baia Bodrum’a gittik. Ne bebek dostu ne bebek dostu. Pusetle restorana çıkmam 10 dakika sürüyor. Her yer merdiven. Merdivnel puseti çıkaramadığımız için ayrı bir yoldan gitmek durumunda kalıyoruz ki, benim gitmem 10 dakika, arkadaşların merdivenden çıkıp retorana ulaşması sadece 2 dakika.

Belinay oranın yemeklerini hiç beğenmedi, ağzına koymadı. Aslında süper yemekleri vardı. Ama bebek dostu ya güzel bir sistem yapıp buharda haşlanmış sebze ve blender reyonunu kullandık Belinay için hayat kurtardı. Yalnız süt arandığımda bana yarım yağlı Bakraç süt getirdiler. Yarım yağlı nedir ya. Ben çocuğa niye yarım yağlı markasını bilmediğim bir süt vereyim ki?



Beloş’un ilk deniz deneyimi olacaktı bu. Simidini şişirdik. İlk defa denize sokacaklar için çocucğun arkası dönük sokun korkmasın diyorlardı ama bizimki zaten denizi görünce bıcı bıcı diye bağırmaya başladı bile. Simidine oturttuk. O da ne? Sanki hanım yıllardır denize giriyor da Derya Büyükuncu amcası gibi nasıl cool, nasıl rahat. Açılıyoruz bana mısın demiyor. İtiyoruz simidini, bay bay diyoruz el sallıyor sıpam. Biraz öyle yüzdürüp sonra kuccağıma aldığımda da ayaklarını cıp cıp çırpmaya başaldı. Bıraksam yüzecek. Ben suya daldırmadım. Korksun istemedim. Keşke daldırsaydım diyorum şimdi. 




Yani diyeceğim odur ki, Belinay’ı tek susturabildiğimiz yer deniz, yemek ise kuş üzümü oldu. Onun haricinde yürürken el tutmamalar, pusette oturmamalar ve tüm gün uyumaması bizi bitirdi diyebilirim. Ama güzel miydi evet güzeldi. Az stres olsaymışım keşke dediğim gibi kimse rahatsız olmasın düşüncesi beni bitiriyor. Oysa ki atsın çığlık keyfine baksın. Yürüsün...

Yürüsün ama yürütemedik ki. El tutmuyor. Otelde her yer bayır aşağı. Bizim ki zaten parmak ucu yürüyor. Dengesiz o yüzden. Bıraksak ya deniz ya havuza koşuyor.

Yolculuk deseniz çok zordu. Ailece uçaktan korkma sebebimiz ile araba yolculuğu yaptık. Aslında giderken çok terledi üstünü değiştireyim deyip uyandırmasaydım belki kolay olurdu ama uyanınca bir daha sabah 4’de kadar uyumadı. Bize de işkence oldu tabi.

Beloş yapı itibariyle zor bir çocuk. Oturmaktan hiç hoşlanmaz. Mama sandalyesinden nefret eder. Araba koltuğundan da nefret ediyormuş anladık. Kucaktan nefret eder. Kucağı ancak yürürsen kabul eder. Pusettede de hep yürüyeceksin. Durursan basar çığlığı. Çok inatçı. Dediğim dedik çaldığım düdük. Oyuncaklarla ilgisi hiç yok. Varsa yoksa rögar kapakları, çiçek sulama fiskiyeleri, elektrik aksamları...

Tek muhteşem tarafı Belinay’ın pusetinde uyuabilmesi, 21:30 da uyuması ve sonra konsermiş, dansözlü türk geceleriymiş, animasyonlarmış, gürültüymüş hiç tınlamadı.

Bebekle tatile çıkacaklara tavsiyelerim neler peki?
ÇIKMAYIN. Büyüyünce çıkarsınız :)

  • Şaka bir yana, alabiliyorsanız yanınıza annenizi, teyzenizi, kardeşinizi birisini muhakkak alın.
  • Fazla kıyafet almaya gerek yok sonra bir bavul dolusu kirli kıyafetle eve dönüyorsunuz. 3 – 5 parça bişey ve beyaz sabun ile seyahat ütüsü hayat kurtarıyor.
  • Boşuna topuklu ayakkabı pullu gece kıyafeti almanıza gerek yok. Zaten süpre bir hızla hazırlanıp geceninilerleyen saatlerinde aaaa ben plaj terliğiyle akşama devam etmişim diyebiliyorsunuz.
  • Otelin yemeklerini beğenmemeye karşı yanınıza muhallebi alın. Biz de hayat kurtardı.
  • Denizi sevmesi için dua edin. Ve havuza mümkün mertebe sokmayın. Bibi’nin kulağı iltihap topladı, bir arkadaşın çocuğu ishal oldu havuzdan.

Ben Belinay’ın ardından deliler gibi koşturup oflarken karşıma bir anne ve down sendromlu kızı çıktı. Kızıyla nasıl ilgileniyordu anlatamam size. Mini Klüpte o çocuğun annesinin kucağında müzikle nasıl eğlendiğini görünce inanın saatlerce ağladım. O aileye, kendinia damışlığa bayıldım. Kızın gülüp çocuklarla nasıl oynadığını gördüm. İşte o an şükrettim, benim şikayet etmeye hakkım yoktu.

 Evet tatil tatil olmayacak. Bazen sinir krizinden ağlayıp ama ne olur 2 dakikacık otur diyeceksiniz ama şükretmeyi hep şükretmeyi unutmayın. Hem siz sağlıklısınız hem de çocuğunuz, tatile gelebildiniz. Bundan güzeli var mı? Alllah bütün çocukları hastalıklardan kötülüklerden korusun, ve herkese o kızın annesi gibi bir anne versin.

Evet bu kadar yodulmadan sonra artık bize Bibi ile tatil zamanı. Ufak bir kaçamak yapıp Şile’ye kaçıyoruz. 3 günlük. Belinay annemde kalacak. Dinlenme zamanı. Bana müsade...

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Uzun aradan sonra...




Zaman hızla akıp gidiyor ellerimden. Ben ise tüm blogları okuyu kendi bloguma bir türlü vakit ayıramıyorum.

Belinay 31 Mayıs itibariyle yürümeye başladı. Tam da o dönemde bakıcımız ayrılmaya karar verdi. Zor bir kaç gün yaşadım sonra şansım yaver gitti ve 2 gün içinde birini bulduk ve diğer bakıcımız gitti. Şimdiki ablası Esra, Belinay için daha iyi oldu diye düşünüyorum. Hem eğitimli hem de çok sakin biri. Belinay’ı düzene oturttu. Değişik yemekler, balıklar menümüze girsi sayesinde. Şimdilik herşey iyi gidiyor.

Ama zor dönemine denk geldi. Belinay çok hareketli bir çocuk. Ve meraklı. Oyuncaklara pek bir merakı yok. Varsın yoksun gezsin tozsun dolaşsın şeklinde. 2 dakika bir oyuna konsantre olunca vay be diyoruz. 12 saniyeyi geçen oturma pozisyonu da yok. Bunun geçici bir durum olup olmadığını zaman gösterecek ama biraz durulsa hepimiz rahat edeceğiz. 



Artık pusette oturmakta istemiyor, konuşmayı öğrenemediği için de her istediğini inanılmaz bir çığlıkla anlatıyor. Elinden birşeyi alınca basıyor çığlığı. Pusette giderken basıyor çığlığı. Mama sandalyesinde, her yerde bir çığlıkla yaşıyoruz şu anda.
Kelimeleri anne (Canı isterse), baba (bunu bilinçli söylüyor Bibi’nin fotoğrafını görünce baba diyor), mi (bu “şey” gibi bi kelime her yerde kullanılabiliyor) bıdı bıdı bıdı, bıcı bıcı...Ama en enterasanı ilk bilinçli kelimesinin “hayır” olması. Siz düşünün ne kadar çok kullanıyorum bu cümleyi J



İnatçının önde gideni. Hiç bir zaman vazgeçmiyor. Bir de büyüyünce “bul karoyu al parayı”yı çok iyi oynayacak, çünkü bin bir zahmet ile kafasını karıştırıp sakladığım bir eşyayı son durağında bulup çıkartıyor. 

2 yaş sendromuna hafiften girmek üzereyiz. Bakalım bizi neler bekliyor olacak...